Gün içinde kim bilir kaç defa çalışıyorlar; kaç defa açılıp kapanıyorlar! Hem konuşmak; hem de çiğnemek için! Sert bir şeyleri çiğnemek istediğimiz zaman gereğinden daha fazla güç bile harcayabiliyorlar; ya da canımız sıkkın, stresli olduğumuz bir zamanda öyle bir kasıyorlar ki kendilerini, stresimizi unutup yaş diş ağrısı diyoruz ya da baş ağrısı…
“Masseter” kaslarımızdan bahsediyorum; çenemizin en güçlü kaslarından! Hani ağzımızın içinde dişlerimizi birleştirip sıkıştırdığımızda kulak mememizin altından çıkan kaslarımız! Masseter, çene kaslarımızdaki sıkma ve/veya gerginlik; üst ve/veya alt dişlerimizde ağrı, dişlerde sıcak ve/veya soğuğa karşı hassasiyet, baş ağrısı; hatta bazı durumlarda göz altı ve kaşlarımızın üst bölgesine ağrı vererek sinüzit ağrısıyla karıştırılabilir; göz altı torbalanmalarının oluşmasına ve kulak ağrısına neden olacak kadar üst boyutlara çıkabilir.
Yaklaşık iki senedir beraber çalıştığımız bir öğrencim; derslerimizde yaptığımız düzenli “tetik nokta masajlarıyla” boyun ve sırt ağrılarının artık tamamen azaldığını; ancak stresli bir toplantı öncesinde ya da bazen yoğun geçen bir günün ardından ertesi sabah çenesinin, başının ve gözlerinin ağrısından kurtulamadığını anlatırken aklıma geldi “Masseter”lar, çene kaslarımız! Dişlerini sıkar mısın ya da gıcırdatır mısın diye sorduğumda “bilmem hiç farketmedim” demesi üzerine yapılan diş kontrolünde geceleri dişlerini çok ciddi şekilde sıktığını, “Bruksizm”, ve bundan dolayı diş minelerini zedelemeye bile başladığını ortaya çıkardık. Dişlerinin korunması için gece plağı takılırken, “Masseter” çene kaslarına da “tetik nokta masajı” yapmaya başladık! Oldukça uzun, zahmetli ve biraz da acı veren bir süreç olmasına rağmen; öncelikle kendisinin düzenli olarak bu masajı kendisine yapması, derslerde de bu tetik nokta masajını mutlaka uygulamamızla kendisi artık daha az çene ve baş ağrısı çekiyor! Gece plağını bile daha az kullanma ihtiyacı duyuyor!
Vücudumuzdaki tüm tetik noktalarına, kendi kendine yapılacak tetik nokta masajları; kaslarımızın kasılmasından ortaya çıkan büzülmeleri, küçülmeleri açarak buradaki dokunun daha rahat ve aktif bir şekilde hareket etmesine olanak sağlar. Böylelikle düğümlenmiş kas topluluğunun gerilerek, açılması-uzamasıyla kasa olması gerektiği düzeyde hareket etme serbestisi sağlanmış olur.
Fiziksel bedeni bu şekilde kontrol altına almayı başarabilmek için; bu hastalığın, gerginliğin, ağrının vs.. adına ne derseniz, bize neden geldiğini anlayabilmek, bize ne anlatmak istediğini görebilmek için mutlaka “zihinsel bedenimizle” de işbirliği içinde olmamız gerekiyor! Çünkü biz zihnimizle, duygumuzla ve bedenimizle bir bütün olabildiğimizi anladığımız zaman gerçek iyileşme sağlanmış oluyor!